Anne adayı ve bebek için sağlıklı tamamlanması gereken gebelik döneminde ortaya çıkabilecek en büyük risk faktörlerinden birisi erken doğum tehdididir.
Erken doğum tehdidi, gebeliğin 20. haftasından sonra ve 37. haftasından önce doğum sancılarının ve kasılmaların başlaması ile kendini gösteren bir durumdur. Olması gereken zamandan önce başlayan kasılmalar erken doğum tehdidi oluşturur. Sağlıklı bir gebeliğin 40 hafta sürmesi gerekmektedir. Bu sebeple 40. haftanın öncesinde doğum belirtileri arasında bulunan kasılmaların görülmesi normal karşılanan bir durum değildir.
Erken doğum tehdidinin ciddiye alınması gerekir. Erken doğum gerçekleştiğinde bebek, ‘’prematüre’’ olarak adlandırılır, bu da bebeğin sağlıklı gelişimini tamamlayamadan doğmuş olması anlamına gelmektedir. Birçok prematüre bebeğin yenidoğan yoğun bakım ünitesinde özel bakıma ihtiyacı vardır. Prematürelerin uzun süreli zihinsel ve fiziksel engelleri de olabilir.
Hem anne hem de bebek için büyük sağlık sorunları yaratabilecek erken doğum tehdidini kimlerin yaşayabileceğini, tehdidin sebeplerini ve belirtilerini bu içeriğimizde sizler için derledik.
Erken doğum, gebeliğin 20 haftası tamamlandıktan sonra 37 haftayı tamamlamadan canlı doğan bebekler olarak tanımlanmaktadır. Peki ya erken doğum riski hangi haftada başlar? Gebelik haftasına bağlı olarak erken doğumun alt kategorileri vardır:
Aşırı erken doğum: Gebelikte 28 haftadan erken gerçekleşen erken doğum.
Çok erken doğum: Gebelikte 28 haftadan fazla, 32 haftadan az olan süreçte gerçekleşen doğum.
Orta ila geç erken doğum: Gebelikte 32 haftadan fazla, 37 haftadan az olan süreçte gerçekleşen doğum.
Sonuç olarak gebelikte erken doğum riski 20. hafta sonrasında her zaman mevcuttur.
Gebelik döneminde erken doğum doğal sebepler yüzünden gerçekleşebilmektedir. Ayrıca erken doğumun gerekli görüldüğü ve sezaryen doğumun uygulanmasını zorunlu kılan durumlarda tıbbi bir gereklilik olması nedeniyle yapay olarak uygulanabilir. Yapay olarak erken doğum durumu oluşturulması için suni sancı tekniği uygulanır. Bu tekniğin bir diğer adı da indüksiyondur.
Sebep her ne olursa olsun bebeğin anne karnındaki gelişim süreçlerini tamamlayamadan doğması, prematüre bebeklerin dünyaya gelmesi ile sonuçlanır. Prematürelik, 5 yaşın altındaki çocuklarda en başta gelen ölüm sebebidir. Bu sebeple erken doğum tehdidi oluşturabilecek durumların gebelik süreci boyunca yakından takip edilmesi gerekir.
Hamilelikle ilgili herhangi bir tıbbi sorunu olmayan veya düzenli olarak doktor randevularına giden bir anne adayının erken doğum yaşama ihtimali diğerlerine göre daha düşüktür.
Daha önce doğum yapmış veya erken doğum riski nedeniyle tedavi görmüş olan anne adayları mevcut gebelikleri sırasında risk altındadır. Daha önce erken doğum yapmış annelerde bu durumun sonraki gebeliklerde tekrarlama ihtimalinin %25-50 arasında olduğu tahmin edilmektedir.
Tekrarlayan düşükleri olan anne adaylarında erken doğum riski mevcuttur.
Rahminde şekil bozuklukları olan anne adaylarında risk yüksektir. Bu bozukluklara çift rahim ve rahim içi perde örnek verilebilir.
Rahim ağzında mevcut olan anomaliler, ya da rahim ağzına uygulanan cerrahi bir müdahale sonucu ortaya çıkan rahim ağzı eksikliği olan anne adaylarında erken doğum riski yüksektir.
İlk üç aylık dönemden sonra kanama yaşayan, ağır kaldırma veya uzun süre yürüme gibi fiziksel güç gerektiren işlerle uğraşan ve sigara içen, özellikle günde 10 veya daha fazla sigara içen anne adaylarında erken doğum riski daha yüksektir.
Hızlı kilo kaybı, ateşli bir hastalık geçirmiş olmak, fiziksel ya da zihinsel olarak aşırı stres veya yorgunluk yaşamak erken doğum riskinin yükselmesine sebep olur.
Gebelik sırasında 18 yaşının altında ya da 40 yaşının üzerinde olmak gebelik sürecinde çeşitli komplikasyonlar oluşturur. Bunların arasında önemli olanlardan birisi de erken doğum riskidir.
Vücut ağırlığının 50 kilogramın altında ve boyun 150 cm altında olması gibi durumlar de erken doğum riskini artıran faktörler arasındadır.
Bir yaşından küçük çocuk sahibi olma ve eşten ayrı yaşıyor olma durumları kesin olmamakla birlikte erken doğum riskinin artmasına sebep olabilir.
Erken doğumların yaklaşık %30'luk bir kısmı doktor kararıyla gebeliğin sonlandırılması şeklinde gerçekleşmektedir.
Annenin hayatının tehlike altında olduğu her durumda, bebeğin gelişim seviyesine bakılmadan doğum başlatılır. Gebeliğin devam etmesi halinde anne ve bebek için büyük sağlık sorunları oluşturabilecek ağır preeklampsi, eklampsi, HELLP sendromu gibi durumlarda erken doğum yapılmak zorundadır. Preeklampsi, eklampsi ve HELLP sendromu, gebelik döneminde uzun süre yüksek seyreden tansiyon durumudur.
Plasenta previa durumu da doktor tarafından erken doğumun önerildiği durumlardan biridir. Plasenta previa, plasentanın doğum kanalı ve rahim ağzını kapatarak normal vajinal doğumu imkânsız hale getirdiği durumdur. Doğum kanalı ve rahim ağzını kapatan plasenta bu dokularda gerilmeye sebep olarak yüksek bir kanama riski oluşturur. Bu sebeple tedavi sağlanamazsa erken doğuma gidilmesi zorunlu hale gelir.
Plasentanın gebelik sürecinde beklenmeyen bir şekilde rahim yüzeyinden erken zamanda ayrılması da doktor tarafından erken doğumun zorunlu kılındığı durumlardandır. Ablasyo plasenta olarak adlandırılan bu durumda ağrı eşliğinde kanama gerçekleşir. Hem annenin hem de bebeğin hayatını büyük bir tehlike ile karşı karşıya bırakır.
Bunlara ek olarak bebeğin rahim içinde kalmasının gelişimi için olumsuzluklar yaratacağı durumlarda da erken doğum gerçekleştirilmesi gerekir. Bunun en iyi örneği olarak oksijensiz kalma olasılığı gösterilebilir. Bebek için ağır oksijensiz kalma riski olan durumlarda, bebek ölmeden ya da asfiksi gelişmeden önce, gerekirse sezeryan doğum ile acil olarak doğum işlemi gerçekleştirilir ve bebeğe doğumdan sonra gerekli tedavi yapılır.
Erken doğum tehdidini oluşturmada büyük rol oynayan etkenler arasında çoğul gebelikler, enfeksiyonlar, diyabet ve yüksek tansiyon gibi annede bulunan sağlık sorunları bulunur. Erken doğumu tetikleyen enfeksiyonlar genellikle genital sistem enfeksiyonları ve üriner sistem yani idrar yolu enfeksiyonlarıdır. Ancak nedenler bunlarla sınırlı değildir.
Polihidramniyos olarak adlandırılan ve rahim içerisindeki sıvının normalden fazla olması ile kendini gösteren durum da erken doğum riskini oluşturan faktörlerin başında gelir. Bu durumda rahim içerisinde bulunan fazla su, rahmin fazlaca gerilmesine sebep olur. Ortaya çıkan fazla gerilim annenin vücudu tarafından kabul edilemeyecek hale geldiğinde vücut bu ‘’olumsuz’’ durumu ortadan kaldırmaya çalışır ve erken doğum riski meydana gelir.
Eğer plasenta bebeğin gelişimi için yeterli oksijen ve besini sağlayamıyorsa amniyon sıvısı azalır. Amniyon sıvısı rahim içerisinde bulunan, bebeğin etrafındaki sudur. Bu sıvının büyük kısmı bebeğin böbrekleri tarafından süzülen idrardan oluşur. Eğer sıvı seviyesi düşükse, bu durum bebekte yetersiz idrar atılımının göstergesi olabilir, bu da bebeğin oksijen ve besin alımında bir sorun olduğunu ve rahim içerisinde stres altında olduğunun göstergesi olabilir. Plasentanın yetersiz kaldığı durumlarda gebelik hipertansiyonu ve fetal büyümede bozulma meydana gelebilir. Bu durumda erken doğum gözlemlenebilir.
Sonuç olarak rahim içerisindeki amniyon sıvısının sağlıklı aralıklarda olmaması erken doğum tehdidini oluşturan faktörleri destekleyerek riski yüksek derecede artırır.
Erken doğumu tetikleyen durumlara her zaman kesin bir tanı konmasının güç olduğunu belirtmekte fayda var. Üstelik gebeliğin her aşamasında olduğu gibi genetik etkilerin de bu zorlu ve karmaşık süreçte önemli bir rol oynadığını göz ardı etmemek gerekir. Tüm bunları göz önünde bulundurarak günümüzde erken doğumun altında yatan nedenleri ve erken doğum riski oluşturan faktörleri kapsamlı bir şekilde anlamak için daha fazla araştırma yapılması gerektiği sonucuna ulaşmak mümkündür.
Gebelerde erken doğum riski, gebeliğin 16. ve 24. haftaları arasında ultrason cihazı kullanılarak rahim ağzı uzunluğunun ölçülmesiyle tahmin edilebilmektedir. Ayrıca daha önce erken doğum yapmış olan bireyler de baştan itibaren yüksek risk altında kabul edilir. Çoğul gebeliklerde rahim ağzı uzunluğu ölçümü standart bir işlem olmasa da yine de yapılabilir.
Hamileliğin ilerleyen aşamalarında erken doğum riskinin yaygın belirtileri arasında, düzenli ve giderek yoğunlaşan periyodik ağrıların yanı sıra, özellikle uterusun üst kısmında kasılma ve gevşeme yer alır. Bu dönemsel ağrılar dinlenme veya hareket halinde devam ediyorsa veya ağrılar arasındaki aralıklar giderek azalıyorsa erken doğum sancılarına ve rahim kasılmalarına işaret edebileceğinden bir kadın doğum uzmanına başvurmak önemlidir.
Tıbbi kayıtlarınızı inceledikten ve erken doğumla ilişkili olası risk faktörlerini gözden geçirdikten sonra doktorunuz, durumunuz hakkında daha kesin bilgiler verebilir.
Eğer sürekli rahim kasılmaları başlarsa ve gebeliğin 37. haftasına ulaşmadan önce rahim ağzı yumuşayıp genişlemeye başlarsa, erken doğum tanısı koymak mümkündür. Bu tanıyı doğrulamak için sağlık uzmanınız bir pelvik muayene yapacak, rahim ağzınızın durumunu değerlendirmek için sizi ultrasona alacak, rahmin boyutunu ölçecek ve bebeğinizin sağlığını değerlendirecektir. Doğum sancınızın ilerleyişini daha iyi değerlendirmek için sağlık uzmanınız ayrıca Non Stress Test (NST) kullanarak rahim kasılmalarını da kontrol edebilir. Ayrıca olası enfeksiyonları taramak için vajinal kültür, idrar tahlili, idrar kültürü ve kan testleri gibi bazı testler yapılabilir.
Erken doğum tedavisi yan etkileri hem anne adayının sağlığı hem de gebelik süreci için ciddi problemler yaratabilir. Bu yüzden erken doğum teşhisinin konulması için bu prosedürlerin en az birkaç tanesinin uygulanması gerekmektedir. Risk faktörlerinin dikkatlice gözden geçirilmesi klinik bulguların doğru yorumlanmasını sağlayacaktır.
Bazı durumlarda erken doğumu durdurmak ve bebeğin daha da gelişmesi için fırsat sağlamak mümkündür. Bununla birlikte, erken doğum riskini doğru bir şekilde teşhis etmek, ilaca ihtiyaç duymayan veya ilaç uygulamasından olumsuz etkilenebilecek anne adaylarını potansiyel yan etkilerden korumak için gereklidir. İlaçların yan etkileri ciddi sorunlar yaratabileceği için tedaviye başvurulmadan önce testlerin oldukça dikkatli şekilde gözden geçirilmesi gerekir.
Bu soruna çözüm bulmak için erken doğum riskiyle karşı karşıya olan anne adaylarının düzenli kontrolleri yapılmalıdır. Bu muayeneler, hamileliğin evresini belirlemek ve anomali araştırması yapmak için ultrason teknolojisinin kullanılmasını içermektedir. Ayrıca 28 haftayı geçmiş gebeliklerde, NST adı verilen bir test ile kardiyotokografi cihazı kullanılarak fetüsün sağlığı ve kasılmaların gidişatı değerlendirilir. Tedavinin genel başarısızlığı potansiyeli göz önüne alındığında, bu tür tedavilerin, prematüre bebeğin refahını sağlamak için yoğun bakım olanaklarına sahip bir hastane ortamında uygulanması zorunludur.
Kanama yaşayan anne adaylarında erken doğum belirtileri olsa bile kanamanın nedeni kesin olarak belirlenemediği takdirde tedaviye başlanamaz. Plasentanın erken ayrılmasından şüphelenilen, membranların erken yırtılmasına bağlı rahim iltihabına dair kanıtların olduğu, bebek ölümü veya uzun süreli oksijen yoksunluğunun göstergesi olduğu bu gibi durumlarda tedaviye başlamak mümkün olmaz.
Hamileliğin 36. haftasına ulaşan veya rahim ağzının 4 cm ve üzerinde genişlemiş olduğu durumlarda öncelikle doğum sürecinin hiçbir müdahaleye gerek kalmadan doğal olarak ilerlemesine izin verilir. Durum gözlem altında tutulmalı ve oluşabilecek problemlere karşı tedbir alınmalıdır.
Erken doğum riskine sahip olan anne adaylarının yapması gerekenler arasında; düzenli olarak doktora danışmak, sigara ve alkolden uzak durmak, aşırı fiziksel güç gerektiren işlerden uzak durmak, zararlı kimyasallardan uzak durmak, dengeli ve düzenli beslenmek, yeterli su tüketimi sağlamak, ateşe neden olan hastalıklara karşı önlem almak bulunur. Ayrıca gebelikler arasında en az altı ay beklenmesi ve yardımcı üreme amaçlı tüp bebek işlemleri sırasında birden fazla embriyonun implante edilmesinden kaçınılması önerilir.
Erken doğum yapma riski taşıyan anne adaylarının yakın takip altında olması gerekmektedir. Acil bir durum yoksa, doktorlar kasılmaları durdurmak için tıbbi müdahalelere başvurmaya karar verebilirler. Bazı durumlarda ilaç tedavisi gerekli olabilir ve rahim kasılmalarını önlemek için bu tedaviler yalnızca bir sağlık uzmanının dikkatli gözetimi altında uygulanmalıdır.
Erken doğum riskini oluşturan faktörlerin ne olduğuna bağlı olarak alınması gereken önlemler kişiden kişiye değişebilmektedir. Gebeliğinizi yakından kontrol eden doktorunuzla erken doğum tehdidinde yapmanız gerekenler hakkında özel olarak konuşmanız en doğru tıbbi adımın atılmasını sağlayacaktır.
Erken doğum tehdidinin pek çok sebebi vardır. Bunların bazıları geçmiş gebeliklerde yaşanmış erken doğum, rahim ve rahim ağzı ile alakalı problemler ve genetik faktörlerdir.
Gebelik döneminde ağır fiziksel aktivite, aşırı stres ve uykusuzluk gibi dış faktörler erken doğumu tetikleyebilir. Ayrıca anne adayının gebelik döneminde yaşadığı rahatsızlıklar da aynı soruna sebep olabilir.
Erken doğum her ayda risklidir. Erken doğum 20. haftaya ne kadar yaklaşırsa risk seviyesi o kadar yükselir, 37. haftaya yaklaştıkça risk azalır.
Ateşli hastalıklar, geçirilen enfeksiyonlar, yetersiz ve dengesiz beslenme erken doğuma sebep olabilir.